İzleyiciler

30 Aralık 2011 Cuma

Güle güle Lazanya, Hoşgeldin 2012

Çok iç açıcı şeyler yazamadım. Yazmak istedim ama olmadığı için yazamadım. Son günlerde bir şeyler alıp, mutlu olmayı denedim onda da başarılı olamadım. İnşallah hak eden herkes mutlu olur. Ben 2012ye güzel ve sorunsuz başlamak istiyorum. Blogta aktif olmayacağım. Sadece  http://twitter.com/lazanyam twitter adresimde olacağım. lazanyaa@hotmail.com.tr mail adresim.

Güzel istediğim şeyler oldukça girip haber yazısı yazabilirim tabisi :) O kadar da çekip gidemem sanırım. Zaten çok süper arkadaşlar edindim buradan. Onları merak ederim.


Sadece bu kadar blog değil elbet. Ama burada linkleri olanlar, benim her zaman yanımda olanlardı. Yorumlarını asla eksik etmediler. Bloga başladığımdan beri, uzun zamanlar asla gitmediler. Başkaları gibi, sadece ben onlara yazdığımda yazmadılar. Ben unutsam bile onlar gelip hep hatırlattı. Hep okuyacağım sizleri, hep buralarda bir yerde olacağım. Teşekkür ederim şimdiden, mutlu yıllar canlar. Unuttuklarım varsa affedin. Yeni yıl yazısı olacaktı ama yine çarpıttım konuyu :) 

Aaa bu arada, geçen sene blogtan tanıştığım ve İstanbul'a gidip görüştüğüm arkadaşım Leyli ve eşi, Ankara'ya yanıma geliyor. Yarın burada olacaklar. Yeniyıla beraber evde gireceğiz. Dışarıda olmak isterdim tabi ama para yok, kuaföre gitmek gerek, elbise gerek. Bunlar olmayınca böyle bir çözüm yolu bulduk. Geçen seneki berbat yılbaşı akşamıma benzemeyeceğine iddiaya girerim. 

2012 benim olacak, vuracağım kırbaçı :) 

26 Aralık 2011 Pazartesi

Hayal kurmak bedava

Anladım ki, hayal etmek güzel şey. Nasılsa ya yıkılıyor, ya da gerçekleşiyor. İkisinden biri oluyor başka yolu yok. Sonunda ya üzülüyorsun ya da mutlu oluyorsun. Ve ne garip ki, bedava. Hiç paraya gerek yok. Tamam bazı hayaller paraya dayanıyor ama o da hayal işte. Parayı istemekte hayal.

Hayaller bazen gerçekleşir. Benimkiler hala sıra bekliyor ama olsun.

Senin yanımda olduğun zamanların hayalini kurdum bugün. Hastaydım çünkü. Şefkat gösterdiğini falan hayal ettim, güzeldi. Ama anlıktı. Hayaldi işte. Olabilirdi, olmadı. Olmasını benim kadar istemedin ve olmadı. Canımız sağolsun. Eğer ikimizde aynı anda aynı zamanda aynı dozda bunu isteseydik şuan şu saatlerde el eleydik. Ama olmadı. Bazen yanlış hayaller kurulur. Sanırım sen onlardandın. Üzüntü ve huzursuzluk verenlerdendin. Ama bedava işte. Ne yapayım. İşim yok şuan, maaşım yok. Hayal kurmak beni zorlamıyor o yüzden. Bedava lan ne güzel.

Olmuyor acı çekiyorum, özlüyorum, başkalarına imreniyorum ama olsun. Hayal işte...

Hayal kurun lan. Valla bedava...

20 Aralık 2011 Salı

Bekledim de bekledim

Yeni işim, yeni bedenim, yeni saçlarım ve yeni aşkım. Ah ne güzel her şey yoluna girdi. Mutluluktan kalbim durmak üzere.

Hayat başkalarına güzel değil sadece. Artık bana da güzel. Umutlarla dolu. Allah'a verdikleri için şükrediyorum. Çok şanslıyım.

Bunları demeyi tabi ki isterdim. Hatta uzun bir süre bunları yazabilmek için bekledim. Sustum, negatif hatun Lazanya, mutsuz karamsar Lazanya olmayayım diye geçmişi anlatıp durdum. Sizi de, kendimi de oyaladım. Kötüyü, olumsuzu anlatmazsam her şey daha güzel olur sandım. Bekledim de bekledim (diyerek burada başlığın hakkını veriyor yazar.)                 :)

Hep imrendiğim şeyler oluyor. Başkalarının oluyor, peki neden benim olmuyor? Ve bunlar beni giderek üzüyor. Kilo vermek istiyorum. Sevdiğim adam olsun bu da yetmezmiş gibi o da beni sevsin istiyorum. İyi bir işim olsun, güzel maaşım olsun istiyorum. Huzur istiyorum. Alışveriş merkezine gittiğimde, beğendiğim şeyi alabilmek istiyorum. Güvenmek istiyorum, aldatılmamak, yalan işitmemek istiyorum. Tatile gitmek, dinlenmek istiyorum. En son 2009 yılında gitmiştim tatile, her seneye yorgun başlıyorum. Bu düzeni değiştirmek istiyorum. Eskisi gibi fotoğraf çekebilmek istiyorum, çektiğim fotoğraflarda kendimi beğenmek istiyorum. Güvenim yerine gelsin istiyorum.

Acaba yazı başlığını, "istedim de istedim" olarak değiştirsem mi diye düşünüyorum şuan. Neyse bu kadar sikkoluğa daha fazla değinmesem iyi olacak. Ruh daraltan yazılarımdan bana da fenalık geldi. Bugün twitterda şu twiti gördüm,

Aslan : Beklediğiniz şeyler var ve gerçekleşmesi olağan, sadece inanın.. Kendinize siz bile inanmadığınız sürece, her şey daha da zorlaşır...

Oha lan cidden birde bunu deneyeyim diyorum. İçimdeki ses, siktir et olacağı varsa zaten olur diyor. Diğer ses araya giriyor, kapa çeneni! Hep böyle düşündüğün için hayatın boka sardı diyor. İkisi içimde dır dır dır konuşuyor ve bana fenalık geliyor. 

Ah ulan ne çok istiyorum bu dileklerimin olmasını. Ah ulan ah ya!


mail: lazanyaa@hotmail.com.tr

14 Aralık 2011 Çarşamba

Dört Göz Lazanyaaa

İlkokul 1. sınıfta herkes tahtayı görürken, ben gözlerimi kısıp ağzımı büzüştürüp tahtada yazanları görmeye çalışırdım. Bir kaç arkadaşıma sormuştum, siz nasıl görüyorsunuz diye aldığım cevapları hatırlamıyorum fakat görüyorlardı yani. Bense sadece gözlerimi kısarak görebiliyordum, o da sinir ediyordu beni. Uzaktan biri geliyor diyelim, el sallıyor bir şey diyor. Ulan bana mı diyor ki? Kim acaba? Tanıyor muyum? İllet şeylerdir bunlar. Miyop olanlar anlar halimi.

Neyse efendim anneme bunu söyledim. "Anneee benim gözüm bozuk tahtayı göremiyorum." Göz doktoruna gittik. Korkuyordum, gözüme iğne yapacak sanıyordum. Çünkü benim için doktora gitmek, kıçıma iğne yemekti. Eee bu da göz doktoru olduğuna göre gözüme iğne yapacaktı. Tabi öyle olmadı, çok şeker bir doktora denk gelmiştim. Komik gözlükler takmıştı bana, yaylı ve şu ucundan göz sallanan gözlük. Eğlenmiştim ama bu gözümün bozuk olduğu gerçeğini değiştirmedi. 0,75 ve 1.00 sonucunu aldık gözlük yazıldı.

Doktor, nasıl anladınız gözünün bozuk olduğunu demiş. Annemde kendisi söyledi diyince doktor çok şaşırmış. Daha 1.sınıfa giden bir çocuk bunu nasıl anladı diye... Ne var ki işte, tahtayı göremiyorum eeheh. Sanırım doktor şapşalmış :p

Oradan çıkıp hemen gözlükçüye gittik. Galatasaraylı olduğum için sarı kırmızı bir gözlük seçtim, renkli renkli bir ip seçtim bi de. Kendimce renk katmıştım olaya. Havalı gibi gelmişti. Ta ki, okula gidene kadar. Senelerce dört göz esprisine maruz kaldım. Beden eğitimi dersinde toplardan kendimi korumak zorundaydım. Takla atmadan önce bir arkadaşıma tutturuyordum. Soğuktan sıcağa geçtiğimde ise buğu oluyordu ve komik duruyordu. Yazın tatile gittiğimde havuza - denize girerken sorun oluyordu. Etrafta kimsenin yüzünü seçememek korkunç. Ve daha aklıma gelmeyen bir sürü şey... Kabusa dönmüştü hayatım. Doktor her zaman tak, takmamazlık yapma dedi diye hiç çıkartmamıştım ve gözüm tembelleşti. Her geçen sene daha da büyüdü numarası 4.50 ve 5.00 oldu. Doğal olarak camlarda kalınlaştı. Minicik burnuma baskı yapmaya başladı. Sağ olsunlar inceltilmiş cam yapmış amcalar abiler ablalar ama gözlük işte. Dört gözsün sen.

Ortaokul bitene kadar gözlük kullandım. Lise hayatımı böyle geçirmek istemediğim için lense geçtim. O da ayrı bir sıkıntı. Yatılı bir yere gideceksen, çantanda solüsyon ve lens kabının olması lazım. Suya koyarsan, lensler patlıyor. -denedim ondan biliyorum- Sürekli son kullanma süresini takip etmelisin yoksa gözüne zarar veriyor. Yatarken, havuza, denize ve duşa girerken yine çıkartmak zorundasın. Dertler azalmış fakat bitmemişti. Renkli lensler ile de ilişkiye girdikten sonra artık gözüm isyan etmeye başladı. Ani kızarmalar, kaşınmalar ve kanlanmalarla tepki gösteriyordu. Gözümün en üst tabakası zedeleniyordu ki üniversite zamanı kapıya dayandı.

Sıra lazer ile gözü çizdirmeye geldi. Kısa ve sağlam bir araştırmadan sonra hastaneyi seçtik, muayene oldum, operasyon için gün aldık. Fiyatı da uygundu. Bir milyarı 12ye böldüler. Daha ne olsun. Sene 2006 falan işte... Ameliyattan 1-2 gün önce gözlük kullandım lens yasaktı. Operasyon çok kısa sürdü. 10 dk bile değildi ya da o kadardı işte. Akşamüzeri olmuştum ve eve gidip hemen yattım. Gözlerim yanıyordu sadece. Azıcık kaşıntı ve işte o kadar. Ertesi gün uyandığımda görüyordum.

-GÖRÜYORUM!

diye bağırdım evde. Çok garip bir duyguydu. Çok mutlu olmuştum. Ve maşallah hala ilerlemedi göz numaram. Sizler kadar iyi görüyorum. Gözlük ve lens takanları ise çok çok iyi anlıyorum. İlkokul 1.sınıftan beri gözlük takmayanlar ise beni asla anlayamaz. Belki anlarsınız diye de yazdım işte. İleride çocuğum olduğunda ona okula gitmeden, arkadaşları ile böyle dalga geçmemesi gerektiğini öğreteceğim. Ne üzülürdüm lan, eve gelip böğüre böğüre ağlardım. Ağlarken de gözlüğü çıkarırdım, bitince geri takardım.







mail: lazanyaa@hotmail.com.tr

12 Aralık 2011 Pazartesi

Bana her gün yılbaşı.

Son bilmem kaç yıldır hep berbat planların mağduru oldum. Yılbaşı gecesi benim için hüsran olarak sonuçlandı ve bütün senem o derece kötü geçti. Nasıl girersen öyle geçer durumu gerçek sanırım. 19 gün kaldı ama bizim ekipte hala plan yok. Var ama yok yani.

-Eskişehir'e gidip 222'de kutlasak mı dedik.

- 31i Cumartesi günü otobüse binip, İstanbul'a gidip yılbaşını bir şekilde bir yerlerde kutladıktan sonra ayın 1inde "ayın biri kilisesine" mi gitsek dedik. Ve hemen Ankara'ya dönsek ...

Hepsi için bol keseden paraya ihtiyaç var. Ve hiç birinin eğlence garantisi yok :) Melabaaa 2012.

- Acaba diyorum evde annemle mi kutlasam.

- Herhangi birimizin evinde alkol, çerez, pizza, bant kaydı beyaz show ve profiterol içindeki toplara benzeyen memeleri olan dansöz mü izlesek...


Ne güzel planlar değil mi? İnsanın hepsini aynı anda yapası geliyor. (buna ben bile inanmadım)

2012nin tek güzel yanı, benim şanslı senem olması. 2009dan beri dudaklarıma bile sıçratmadan ağzımın tam orta yerine tükürdü. Amaaa artık vazgeçiyor ve bu sene senin senen Lazanya diyor. Duyuyorum bunu. İş, aşk, sağlık, şans, huzur, maddiyat ve maneviyatla yanımdan hiç ayrılmayacak bu sene. Senelerdir yılbaşı hediyesi almıyorum, bunu affettirmek için 2012 bana çok güzel bir sene hediye edecek. Lay lay lom.

Bu akşam bu heyecan ve kendime verdiğim gazla dolabımın en üstünde kutusunda duran, çam ağacını çıkaracağım. Ona güzel bir köşe bulup, dileklerimi minik kağıtlara yazacağım ve dallarına asacağım. Ve yılbaşı gecesi annemin bana aldığı, daha önce hiç giymediğim, fotoğraftaki küçük kızın üzerinde bulunan pijamanın neredeyse aynı olan pijama takımı giyip yatacağım. Misler gibi yıkadık, ütüledik dolabımda beni bekliyor. :)

Totemler içinde boğuluyorum resmen. Pozitif düşünce ve enerjiye ihtiyacım olan bir zamanda, tam olarak ihtiyacım bunlar... Dilerim hepiniz süper güzel bir yıl geçirirsiniz. Mutluluktan başka bir şey konuşmaya vaktimiz olmaz inşallah.

mail: lazanyaa@hotmail.com.tr

8 Aralık 2011 Perşembe

Sevgili Siparişi

8 Haziran 2010'da Sen Böyle Ol Sevgilim demişim bu yazımda http://lazanyaaa.blogspot.com/2010/06/sen-boyle-ol-sevgilim.html ve siparişi vermişim. Fakat yazdıklarımın kıyısından bile geçemedim.


Sıra 2012 yılına geldi. Haydi bakalım, başlıyorum. 

*Öyle bir hayatıma gir ki, bir anda olsun güzel olsun. Hiç düşünmeyeyim bu adam benden hoşlanıyor mu, yoksa arkadaş olarak mı hayatımda yer alacak diye. Direk niyetini belli et. Yamacıma gel. Benim ol. Öyle benim ol ki herkes imrensin bize ama gözleri kalmasın. Dokunamasınlar yüreğimize.

*İşin eğitimin ve şansın benden iyi olsun. Sen, benden önden ol hep. Saygı duyayım. Zekana, aklına, bilgine, işine hayran kalayım. Sen yol göster ve hep öğret bana. Altta kalmam sevgilim, pratik çözümlerimle kafanı ele geçiririm, aşık ederim. Böyle yönetilme arzuma bakma sen, ben bilirim her şeyi.

*Allah korkun olsun, inancımız vicdanımızda buluşsun. Kötülük yapmaya kıyama, üzmekten kork ve tutun bana. Ben asla bırakmam seni sevgilim.

*Ailene saygın olsun, onlara değer vermezsen bana nasıl değer verebilirsin ki? Korkutma beni sevgilim.

*Mesajlaşmayı sevmem, telefonla konuşmayı sevmem diyenlerden olma sevgilim. Merak et, özle, ilgilen. Yakınımda ol bol vakitlerde. Sana güvenle sarılıp uyumama yardım et. Kuşku olmasın içimizde. Biz gözlerimiz kapalı bile güvene bilmeliyiz birbirimize. Zamanla olur elbet ama çabalarız elimizden geldiğince.

*Babam gibi olma sevgilim.

*Geçirdiğimiz vakitlerde el ele kol kola olalım sevgilim. Yokluğumuzda öyle çok özlemiş olalım ki, ayrılık kelimesi değmesin dilimize. Hep geleceğimizden, gezeceğimiz yerlerden ve güleceğimiz günlerden konuşalım. Kopmayacağımız için, yaşayalım o yaşayamadığımız aşkı. Vurul bana, sarıl bana sevgilim.

*Daha önceden unutamadığın birileri olmasın sevgilim. Her ne kadar isyankar, ağlak biri olsam da öyle biri asla olmadı hayatımda. Hep kendi kendime abarttım, sen gelince varlığınla güçlenip her şeyi unuturum ben.

*Kız arkadaşlarımla fazla muhabbetin olmasın sevgilim. Telefon numaralarını alma, facebooktan veya sosyal paylaşım sitelerinden ekleme onları kıskanırım sevgilim. Ben varken muhatap ol onlarla. Ben zaten sokulmam senin erkek arkadaşlarına.

*Bana kızarsan, küsme. Telefonunu kapatma, mesajlara cevap vermemezlik yapma. Kanser etme beni sevgilim. Şuna kızdım, buna kırıldım de püskür bana. Ama asla, sırtını dönme.

*Dış görünüşün hakkında pek yorumum yok sevgilim. Ben hep çirkin adamları beğenmişimdir. Boyun benden uzun olsun, sarıldığında kollarının arasında kaybolayım. Biraz yapılı olursan fena olmaz aslında, sevginin gücüyle savur beni sevgilim.

*Balık tutmaya gidelim sevgilim.

*Bana bu oyuncağı al sevgilim. Sürprizleri çok severim, minik şeylerle de mutlu olabilirim. Sadece düşündüğünü bilsem, kendimden geçer seni mutlu ederim. Öyle çok para harcamamıza gerek yok, elimi tuttuğunda biter tüm isteklerim.

*Dürüst ol, yalan söyleme. Zamanında çok yuttum ben onları, seni göt etmek zorunda bırakma beni sevgilim.

*Bu adam beni seviyor mu, diye asla düşündürme beni sevgilim.

sen yanımda ol sevgilim. gitme sevgilim. gitmeyeyim diye gözümün içine bak sevgilim.

http://twitter.com/lazanyam

mail: lazanyaa@hotmail.com.tr

4 Aralık 2011 Pazar

İtiraf Ediyorum

Lisede çok yakın bir arkadaşım vardı. Hayatına kimseyi almaz, derslerini çalışırdı. Öyle sakin bir hayatı vardı ki, hep imrenirdim ona. Gerçi benimde öyle okuldan fanfinim yoktu ama ne biliyim işte imrenirdim ona. Seneler geçti, koptuk birbirimizden. Sadece facebookta hayatımızdan haberdar oluyorduk. Güzel bir bölüm okudu. Yine başarılıydı. Ailesi maddi sıkıntı çekmeyen, düzgün insanlar. İstediklerine ulaştı ve son olarak üç yıllık ilişkisini deşifre etmeden yayınladı. Yine imrendim. İçimde bir kötülük olmadan, kıskandım.

Ailelerin anlaşabileceği, din ve mezhep ayrımı olmayan, eğitimi sana uygun, yaşam tarzı birbirine yakın, vicdan ve onur sahibi, maddi sıkıntı çekmeden geleceği düşünebileceğiniz, anlayışlı, yan yanayken kahkahalar atabildiğiniz ve daha bir çok madde içeren birini bulmak ne kadar zor. Ama o buldu. Başkaları da buluyor.

Ben bulamıyorum. Aramıyorum artık. Sıkıldım, yoruldum. Allah yalnız olmamı istediyse böyle olacak, engel olamıyorum. Ama kıskanmamı engelleyemiyorum.

1 Aralık 2011 Perşembe

Günahım yok ama hatam çok.



Sen defolup gidince, kendi kendine küsünce ve istediğin gün gelince bile attığın mesaja karşılık almıştın. Ben cevap verdiğim için, kolay biri oldum belki ama senin gibi olmaktan iyidir.

Hayatından bile endişe edebilecek kadar salak olmam bana bir şey kaybettirmiyor. Ama sen kalbini yitirmişsin. Şefkatini... İnanç ve vicdan konusuna zaten hiç değinmiyorum. Dürüstlük konusuna değinmediğim gibi. Şimdi yine bunu okuyunca, kafanda yarattığın kişi için yazılar yazabilirsin ama beni asla yazamazsın. Çünkü beni tanımıyorsun, seni tanımadığım gibi.

Birini takibe almandan bile yaşam belirtisi verebiliyorsan, sorun yok. Ve unutma, kalbine vuran bir şey için önce kalbin olması gerekiyor.

Ben kendimi salak gibi çok hissettim, sende her seferinde kendini akıllı biri hissetmişsindir. Ama ne kazandığın ya da ne kaybettiğin hakkında bir fikrin olduğunu sanmıyorum. Lakin, bende bilmiyorum.

Günahım yok ama hatam çok.

Hatamsın.