İzleyiciler

27 Ocak 2012 Cuma

Çocukluğumuzdan selam getirdim.

ÇOCUKLUĞUMUZDA....

 Bizim çocukluğumda Annelerimiz çalışmazdı.
 Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
 Hatta Babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.
 Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.....

 En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
 Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
 Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
 Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.
 Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
 Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
 Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
 Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik.
 Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.
 Kısacası evine gidip gelen ...ki ; sadece çişi gelen giderdi evine)
 elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.
 Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.
 Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.
 Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın
 üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.
 Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.
 Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi....
 Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.
 Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir  bilmezdik bile,
 asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker,
 hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.
 Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.
 Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.
 Azar işitip, acillere taşınmazdık.
 Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik.
 Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.
 Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
 Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki.
 Komşumu tanımıyorum
 ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.
 Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
 Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece ;
 bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.
 Evlerimiz var, içinde yaşayan yok.
 Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok.
 Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl
 vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...
 Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..

 Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız,
 onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
 Ben kapılarında ' vale ' lerin, ' bady ' lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
 Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp,
 taksidini bitiremediği arabanın anahtarını,
 hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
 Benim değildir bu kültür.  
 Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder. Nedir bunlar?  
 Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.
 Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
 İyi de neden böyle olduk ?  
 Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi...... .

 'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'' derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi ?
 
 Kim yazmış bilmiyorum. Taa uzaklardan bir selam gibi geldi bana.
 Üzerimde kalmasın, o yüzden "sana" gönderiyorum. Umarım seninde üzerinde kalmaz bu selam;
 sen de başkalarına gönderirsin.

9 yorum:

  1. ne kadar da güzel bir yazı :( kendi çocukluğuma döndüm bir an... bir günde değişti saki her şey göz açıp kapadık ve herşey tersine döndü.. en azından anılarımız kaldı bizlere ama ne acı ki çocuklarımıza hiç bir miras bırakamadık

    YanıtlaSil
  2. Bizim çocukluğumuz çok farklıydı. kardeşimin çocukluk dönemine de şahit oldum ve aramızda o kadar fark vardı ki. Biz bilgisayar nedir bilemzdik, dediğin gibi on daika daha dışarda kalabilmek için annemize yalvarırdık :).

    Keşke o günlere dönebilsek...

    YanıtlaSil
  3. aynen ya... köyü özledim be. hem çocukluğumdan hem de köyümden selam getirdin paylaştığın için çok teşekkürler. bir de "pantolon giyip ekmek almaya gideyim" demezdik biz, geceliklerimizle giderdik babamızın da mutlaka tanıdığı bakkal amcanın yanına, eve geldiğimizde sobanın üzerinde kızarmış ekmekler olurdu. "yandı yandı" telaşı da en güzeliydi kapkara yerdik ama tadı güzel olurdu :) artık klimalarımız var...

    tekrar teşekkürler uzaklara gittim :)

    YanıtlaSil
  4. ''Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp,
    taksidini bitiremediği arabanın anahtarını,
    hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
    Benim değildir bu kültür''

    süper tespit.eline sağlık çok güzel yazı olmuş,o sokağın başında elimde reçelli ekmekle buldum kendimi.

    YanıtlaSil
  5. Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp,
    taksidini bitiremediği arabanın anahtarını,
    hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
    Benim değildir bu kültür.

    süper tespit.ellerine sağlık çok güzel yazı olmuş. kendimi o sokağın başında elimde reçelli ekmekle buldum.

    YanıtlaSil
  6. Hemen hemen benzer bir çocukluk geçirdim bende.Çeşmeden su içerdik,sonra içilmez oldu.
    Her şey ama her şey,değiştirildi ve dönüştürüldü.Aklımız,anılarımız ve
    hafızamızda bu şehrin dönüştürüldüğü
    gibi değiştiriliyor.
    Anlattıkların ve benim hafızam,onlar
    benim hayallerimde artık eski birer
    fotoğraf karesi.Unutlaya yüz tutmuş.

    YanıtlaSil
  7. Ah be, ne kadar da bizden bir yazı olmuş. Henüz 25'imdeyim ama çok yaşlanmış hissediyorum şimdiki çocuklukları görünce. Onların saklambaç oynarken eve çağırıldıkları günler hiç olmayacak, taso ya da misket nedir bilmeyecekler, Kör ebe oyununu da bilmeyecekler. Teşekkür ederim bu hepimizi anlatan yazı için.

    YanıtlaSil
  8. selam getirmek için çocukluğuna kadar mı gittin günümüzden de getirirdin bir de o yolun dönülmesi var umarım gidiş-dönüş biletin vardır;DD

    YanıtlaSil